Suruçlu Aziz Yakup Kimdir?

  • 27. April 2024
  • Şanlıurfa İnfo
Suruçlu Aziz Yakup, 451 yılında dünyaya gelmiş ve Süryânilerin en yetenekli şairlerinden biri olarak kabul edilir. Kendine has bir şiir ölçüsü geliştirmiş ve bu ölçü onun adıyla anılır. Onikinci yüzyıl Süryâni Metropoliti Bar Hebraeus, Yakup'un 760 kasidenin yazarı olduğunu belirtmiştir. Bu şiirler on iki heceli ölçü ile kaleme alınmıştır. Bugüne kadar Yakup'a ait ve parşömen üzerine yazılı 400 kadar şiir günümüze ulaşmıştır.


Şair-filozof Bar Madeni, Suruçlu Aziz Yakup'u şu şekilde tarif eder: "Aziz Afram'dan sonra ilmi şiir konusunda öne çıkan ikinci şairimiz olan Suruçlu Aziz Yakup, ahlak ve inziva konularında etkileyici kasideleri ve Vaazlarıyla bizi büyüler. Onun zarif bahçesine adım attığınızda ve derin denizinde yüzmeye başladığınızda, sanki saf
Bir ruh haline bürünüp, meleklerle birlikte uçtuğunuzu ve ebedi gerçeklik kahramanlarıyla yan yana olduğunuzu hayal edersiniz."
 
Süryâni şiirinde Suruçlu Aziz Yakup'un adıyla anılan ölçü, 12 heceli bir temele dayanır. Bu ölçüdeki dizeler, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinde dört heceli üç unsurdan oluşur. Suruçlu Aziz Yakup, şiirlerini her zaman bu ölçüye göre yazdığı için, 12 hece onunla özdeşleşmiştir. Sonraki şairler de eserlerini bu ölçüye göre bestelediler. Arapçadaki munseriğ, reciz ve hafif gibi ölçüler, bu 12 hece sistemine uyum sağlar.
 
O dönemin sanat ve edebiyat ortamını anlatan Suruçlu Yakup, şöyle yazar: “Dans, spor ve müzik; sahte masallar; zihni bulandıran öğretiler; gerçeklikten uzak şiirler; rahatsız edici sesler; çocukları cezbedecek melodiler; düzenli ve etkileyici şarkılar; usta bir şekilde bestelenmiş ilahi şarkılar; Grekler tarafından tasarlanmış anlamsız ilahiler... Tüm bunlar, o dönemin tiyatrosunun meyveleridir.”
 
Işığın Peşinde: Âşık Bir Mutasavvıfın Yol Hikâyeleri
 
Sevgi altın gibidir, ama inanç inci gibidir....... nereden geldin ey inci?.........Sen ışığın gizlerinden daha iyisin......... Tüccarların istediği sensin, seni arayıp bulana kadar tatmin olamazlar........
Değerli taş cevaplar, "ben ışığın kızıyım; benim içimde onun görüntüsü şekillenmiştir. Yüksekliği terk edip, uçurumun (Abis) derinliğine inmişim ve onunla temas etmişim. Gök kubbenin nesiyim; büyük döl yatağında doğmuşum. Benden önce şimşekler çaktı, gök gürültüsü benim yoldaşımdır, bulutlar alanları içinde beni korudular ve rüzgar taşıyarak beni getirdi, ışığın buğuları içinde örtüldüm. Babamın evinden aşağı indim, deniz benimle karşılaşmayı çok istiyordu ve beni kabul etti, içinde derinden kucakladı beni. Suda yıkandım ve benim güzelliğim bozulmamıştı, karanlık rahim bana delik açtı ve parlaklığım örtülmedi."
 
*II. Mektup*
 
(Aziz Yakup tarafından Edessalı Paulus’a gönderilmiştir)
 
*“Güzelliğiniz eziyet görmemiş olsaydı, o güzellik ortaya çıkmayacaktı ve büyük onurunuz kırılmamış olsaydı siz, siz olmayacaktınız... Şimdi benim efendim bütün topraklarda haz duyuluyor ve küçük bir cemaat memnundu, çünkü cemaatin başı, cemaatine geri dönüyordu ve tüm kiliseler meşale ışığıyla parlıyordu ve ilâhilerle ruhani bir hava estiriyorlardı. Ve cemaatin tümü bütün kalpleriyle iman eden imparatorun ve senin kudsiyetine dua ediyorlar... Edessalı papaz sayesinde bizim imparatorun inancı dünyada bir güneş gibi doğması münasiptir. İsa’nın ilk nişanlandığı şehir Edessa, her zaman faziletle dolu en büyük olması münasiptir.”
 
Şiirinden bir örnek:
Bir bebeğin yaşayabilmesi için,
Onu emziren kişiye ihtiyacı vardır
Dünyanın da ayakta kalabilmesi için,
Onu yaratana ihtiyacı vardır.
Eğer bir anne, bebeğini doğurduktan sonra
Onu terk edecekse,
Ondan doğmamış olsaydı
Onun için daha iyi olurdu.
Dünyanın yaratıcısı, dünyayı yarattıktan sonra,
Onu terk edecekse,
Onu başlangıçtan beri yaratmasaydı daha iyiydi.
Ne yaratıcı dünyayı,
Ne de anne çocuğunu bırakacaktır.
Eğer dünya yaratıcıyı unutacak olsa bile,
O, onu unutmayacaktır.
Tato stránka používá cookies. Pokračováním v používání této stránky souhlasíte s naším používáním cookies.
Přečtěte si více Souhlasím